http://ari-magazin.com/resimler/banner/tuerkiyemfm.jpg

Türkce
  • Font size:
  • Decrease
  • Reset
  • Increase

Flamenko rüzgarı, düşler ve yabancılar kültür festivali

 

 Köşe Yazarımız Erol Özkan

 

Salonun ışıkları birer birer söndü... Anton Fingerle kültür merkezinin kocaman sahnesine tepeden kırmızı bir ışık hüzmasi düşüyor sadece...Salonda çıt yok...Aniden üç küçük İspanyol dansçı kız  sahnedeki yerlerini alıyorlarve Flemenko müziği eşliğinde danslarına başlıyorlar...Daha sonra bu üç dansçı kızın hocası olduğunu öğrendiğim ince uzun,dar kalçalı esmer bir İspanyol güzeli puantiyeli eteğini savurtarak sahneye geliyor...İnsanı etkileyen zarif el hareketleri ve dans formlarıyla ,topuk takırtıları eşliğinde dans etmeğe başlıyor...Dudaklarında çapkın bir gülümseyiş ve mağrurbakışlarla bütün salonu şöyle bir süzüyor ve izleyicileri nasılda büyülüyor  hiç sormayın?
Sahnede Endülüs’lülere özgü bir estetik güzellik  hakim...Usta bir Flemenko dansçısının sahnede bizlere bir anda Akdeniz rüzgarlarının  sıcak havasını yaşatmış olması  önemli?Ve dansın bitimiyle birlikte salon alkıştan kırılıyor...
Hemen her sene tanık olduğumuz Münih’teki yabancı kültür derneklerinin bir araya gelerek düzenledikleri geleneksel yabancılar festivalindeyiz ...En başta  artık görev süresi dolmak üzere olan Münih belediye başkanı  Christian Ude olmak üzere Münih’teki yerel politikacılarla yerel seçimler arifesindeki çiçeği burnunda meclis üyesi adayların çoğu orada...
Türk Halk derneğinin organize ettiği ve haftalarca üzerinde konuşulacak olan harika bir şenliğin sevinci içindeyiz ...
Flemenko’dan ,Yunan tragudyalarına,Alevi semahlarından, Fransız  Chansonlarına ve İtalyan Opera  sanatçılarından ,Polonya halk müziği örneklerine varıncaya kadar,Münih’teki yabancıların temsilcisi guruplar geleneksel müziklerini sergiliyorlar peşpeşe...
Yabancıların bir araya gelip düzenledikleri bu kültür festivalinde en büyük ilgi ve katılım yine bizimkilerden geldi... 468 kişilik salon tıklım tıklım doluydu...Veherkes oradaydı...Münih’in  ‘sol sosyetesi’  dediğim renkli bir topluluk içinde geceye katılanlar arasında CHP Münih birliği başkanı Sevgi Fırat ‘la selamlaşırken ,18 yıldır hiç yorulmadan ve bıkmadan Arı dergisini yayımlayan Esin Tekige ve her kültür olayında ortaya çıkıveren Fulya Kip hocaylada ayaküstü konuştuk...
Dernek başkanı Necip Şahin,elinde kağıtlarla oradan oraya koşturuyor ve proğramın aksamaması için ter döküyordu... Fransız,İtalyan ve Yunan sosyalistlerin yanyana oturduğu bu şenliğin sas amacı  16 Mart’ta Bavyera’da yapılacak seçimler...  Dile kolay  13 milyon insanın yaşadığı Bavyera’da  değişik partilerden listelere giren Türk  kökenli adaylar harıl harıl tanıtım kampanyalarını sürdüyorlar...Bu seçimlerde 32 bin aday belediye meclislerinde görev almak için birbirleriyle kıyasıya yarış edecekler?Kısacası kıran kırana bir yarış olacak  bu sefer...  
Tıpkı  Türkiye’de 30 Mart’ta olacağı gibi16  Mart’tada burada yapılacak bu seçimlerin sonuçlarını şimdiden herkes çok merak ediyor ? Münih belediyesi  meclis üyeliğine adaylar arasında SPD’li Yunan Kostas Gianacacos ile bizdende 9.sırada aday gösterilen Cumali Naz şimdiden kıyasıya  bir mücaadele içindeler ..Ancak Cumali kesinlikle bu yarışı kazanır ve hırslı Yunan’ı yener!
Öteyandan  yıllardır SPD ‘li olup bu yarışın koşucularından sayılan Yaşar Fincan ile  Dr  İnci Sieber  hanım ise ortalıkta görünmüyorlar?Onların son anda adaylıktan çekilip  politikaya veda ettiklerinide arkadaşlarından öğreniyorum ve üzülüyorum!
Listelerde adları görünmeyenler,kıskançlık içinde birbirlerine çamur atanlarıda bu birkaç saatlik kültür festivalinde görüp şahit olduk ve şaşırmadık?
İster İspanyol.,İster Yunan İster İtalyan yada  Türk olsun Akdeniz insanının ortak yapısı bir anda ortaya çıkıyor    ... Herkes  gergin bir bekleyiş içinde! Özellikle Münih belediye başkanlığının Ude’den boşalan koltuğuna aday olan Dieter Reiter  acaba nasıl biri? Ve bu başkanadayının Türklere yaklaşımı nasıl?  Münih ve civarında yaşayan 51 bin Türk ençok bunu düşünüyor?
Münihte sokaklargünlerdir baştan aşağı seçim öncesinde adayların boy boy afişleriyle donatılmıştı...Ben ise yabancılar kültür festivalinden yorgun bir kafayla çıkıp gecenin bir vaktinde eve doğru yürüyorum ..Son anda  şeytan dürtüyor  Goethe meydanına yakın  İspanyolmeyhanesi    ‘Ole  Madrit’’  e  girip kendime  bir tabak ‘paella’ ile onun yanında  İspanyolların  meşhur peyniri ‘manchego ‘ile bir  Kırmızı ‘Tinto’ şarabı söylüyorum ..Aklıma  geçenlerde  66 yaşında Meksikada ölen Flemenko müziğinin efsane adı   Paco de  Lucia  geliyor..Sonra düşler üst üste sökün ediyor...Ve laf  aramızda  düşlerimde ise zihnimeyerleşen  dar kalçalı Flemenko dansçısını mağrur bakışları ve   gülüşü var sadece  ..
Hepsi bu !

 

 

 

 

Çingene Santurcu’nun gözyaşları...

Köşe Yazarımız

 

Kravatlı bir çingene Santurcu Marien meydanının yanıbaşındaki Peter kilisesinin tam köşesinde hergün saatlerce Santur çalmaya bayılıyor? Kavruk yüzünde unutulmuş üç günlük sakal ve avurtları çökmüş bir yüz ile yorgunluk okunan bakışları bir tarafa,parasızlıklar içinde kıvranan bu adamcağız,önünden gelip geçenleri dikkatle izliyor? Eger önündeki kirli çanağa üç beş kuruş atarlarsa ne ala! Yoksa aç açına geçirilecek bir gece var önünde...

İlkyaz güneşinin gülümsediği meydandaki çöp bidonlarını yoklayıp boş bira şişesi yada plastik şişe bulma hayali ile heryeri karıştıran yüzlerce yaşlı insan zor geçen günleri atlatmak  ve ayakta kalabilmek için mücaadele ediyorlar...
İşsizliğin kat be kat arttığı Münih’te, evsizlerin yoksulların sayısı çığ gibi büyüyor... Korkunç bir fakirlik var ve bunu görmek için köprü altlarına bir bakıvermek yeterli?
Almanya Federal nüfus araştırma dairesi tarafından yaptırılan bir ankete göre ,Almanlar ençok yaşlılıkta fakirlikten korkuyorlarmış? Geçenlerde yaşları 58 ile 64 arasında olan 1500 kişiye sorular yöneltildi.. Buna göre kalifiye olmayan çalışanlardan yüzde 38.9’u emekli olduktan sonra çalışmak zorunda kalacaklarını düşünüyorlarmış! Yüksek okul mezunlarında ise bu oran sadece 22.3 imiş? Evet görünen ve yaşanan gerçek bu maalesef!   Vallahi bunları ne ben yazmaktan yoruldum ne de siz okumaktan... Ancak gerçekler böyle...!
İşte sayıları hızla artan evsizlerin içinde ne yazıkki 90 kadarda kadın var sokakta yaşayan ve direnen...Ve bunların çoğunun merkez tren garı civarında olduğunu görüyorum..  Pek çoğunun telefon kulübelerinde sabahlayıp,metro çıkışlarında ve pastanelerin sıcak hava akımı gelen mazgallarının üstünde kıvrılıp yatan bu garibanlar sanki yaşamın acılı yüzünün birer kanıtı! 
Öte yandan Almanya’da  son alınan bir kararla toplam saysısı 110 bin olan telefon kulübesi sayısıda 48 bine indirildi?  Artık yağmurlu havalarda sığınacak yerleride kalmadı garibanların!
Münih gibi her türlü yaşamın yaşayıp gittiği hayli zengin bir kentte sokakta yaşamak zorunda olanların çokluğu esasen üzücü olan?  Caritas  gibi yada  çeşitli kiliselerin yardımıyle  geçinen bu yoksulların ençok sevinci ise  güneşin ışıltısı...Baharın  yüzünü gösterdiği şu günlerde ,ısıtmayan güneşin ardından gelen yağmurlu günler insanın keyfini hayli kaçırıyor! 
Ve sık sık Marien meydanından geçiyorum  hafta sonlarında...Canlı heykellerin yanısıra sokak müzisyenleri yine iş başındalar...Münih’te  yıllar önce sokak müzisyenleri derneğini kuran yine meydanın en kıdemlisi Akordeoncu İvan Hajek yine tek başına etrafında toplanan ve geniş halkalar çizen dinleyicileri yine akardeonu ile büyülüyor...
Ben ise Peter kilisesinin köşesindeki Santurcu’yu görmeğe gidiyorum?  Yakaları  eprimiş kirli beyaz gömleğinin üstüne kravatını takmayı ihmal etmeyen,ağzındaki takma dişleri sürekli takırdayan,göz altları torbalanmış bu yoksul Santur’cu  dizlerinin üstüne yatırdığı eskininde eskisi Santurunun telleri üstünde gezinen minik tokmaklarıyla müzigini çalarken bir yandanda beni süzüyor...
Bir Cumartesinin daha sonu...Hava yağdı yağacak...Santurcu’nun önündeki para çanağına göz atıyorum...Kinayeli bir tebessüm..!  İşlerin iyi gitmediği belli..Yanıbaşındaki koltuk değneklerinin dibinde ağzı açık yaşil çantadan çaktırmadan eğilip bir fırt attığı kutu şarabına bakıp gülümsüyorum...Sonra kulağına eğilip ,’zorba’yı çalmasını söylüyorum..Dudaklarındaki yarım yamalak gülümseyiş kayboluyor...
Ve  Theodorakis’in  ünlü film müziği ‘zorba’sını tıngırdatıyor Santurcu...Keyiften uçuyorum..Ve çanağına yüklü bir bahşişi hak ediyor bu sevimli çalgıcı ..İçinden bir hüzün dalga dalga yüzünü yalayıp geçiyor ve gözleri dolu dolu oluyor...
Ve güneş son sözlerini söylüyor Marien meydanında...

 

 

ari-magazin.Com